20 Ocak 2011 Perşembe

Susmayı öğreniyor yüreğim *

Yine ayrılık ve yine baş başayım kendimle , işte yine seni bulup kaybettiğim yerdeyim.
İnsanın bir şeylere karar vermesi ne kadar zor , ya seni içime gömmeli yada artık içimden söküp atmalıyım. Ama her ne olursa olsun susmalıyım.

Hangisi daha zor , hangisi daha acı ? Gerçekten gitmeli miydin , yoksa kalıp yanımda savaşmalı mı ? Bir yol arıyorum kendime , bulduğum tüm yollarsa sana çıkıyor..

Kapanmalı artık gözlerim.
Sonsuz bir karanlıkta tek başıma yürümeye devam etmeliyim. yürümeliyim ardıma bile bakmadan, yürümeliyim parçalayarak değerleri ve sevgileri yok ederek yaşadığım tüm zamanları..


Nasılda acımasız zaman. Nasıl da yüceltmiştim seni gözümde. Tutup kendi
ellerimle koymuştum en yükseğe, sonra keyifle izlemiştim yüceliğini.
Ama yine ben bitirmeliyim. Tutup kollarından indirmeliyim olduğun yerden. Ya da seni ölene kadar yaşatmalıyım içimde..
Ne kadar zor bir karar..


Bir yanım: “Bir daha kimse, hiç kimse onun kadar çok sevilmeyecek”, derken, bir yanım sakin, sessiz..

Zaman geçiyor, acım dinmiyor. Kapanmıyor yaralarım..
Tükenirken ben, aklımda bir tek sen... Görüyor musun, yine konuşuyorum ama sessizce. Susmayı öğreniyor yüreğim..

Ama ben kararımı verdim...
Seninle olduğum zamanları düşünmek bile bana mutlulukların en büyüğünü yaşatıyor..

Öyleyse , Hoşçakal Sevgilim.

16 Ocak 2011 Pazar

Herkesi kendim gibi sanmakla başlıyor , Yenilgilerim.

Bedene ne ağırmış düşünce yükü..
Zihin doluyken taşıyamıyormuş meğer ayaklar insanı.

Nasıl yazılıyor bu şarkılar derdim hep..Meğer ne kolaymış bir ruh halini dökmek satırlara.. Sana anlatamadığım herşey hep bu satırlarda.

Kimmiş, neymiş beni böylesine üzen, yıpratan, kuru yapraklar gibi...Ama tam aksine her gün güzelleştiren... Neymiş bu zihnin derdi? Neymişki bu kalbimi hakimiyeti altına alan? Yanlışmış birşeyler...Hep birbirimizin aynısıymışız gibi tanımak insanları, ne büyük bir yanlışmış...Her yaraya her tuz basımında anladım bir kez daha.

Her inanıp, güvendiğimde, tutunduğumda bir dala, işte huzur, işte aşk diyerek bir çocuğun oyuncağını sevmesi gibi açtığımda kollarımı, o kollarımın yine bir tek kendimi sardığını fark ettiğimde başladı hayata yenilgilerim...


~

14 Ocak 2011 Cuma

Yanlızlığın üstüne biner , bitmez sorular. *

Yanlızlığı , ağlamayı bilir misin? Bilirmisin yanlızlık ne demek? Bilir misin gökyüzündeki yıldızlardan medet ummayı? Uzattın mı elini bir yıldız boyunca  , belki tutarım diye farkında olmadan ?
Uykusuz kalmayı bilirmisin sabaha kadar? Hiç küstün mü hayata? Aslında kendindir küstüğün küçüğüm.. Kapatıp gözünü hayaller kurduğun oldu mu geleceğe dair? Bazen küçük bir masumiyet belirir tebessümünde , bazen gözünde hırçın bakışlar.
Kızdın mı kaderine günlerce? Kendini tanımayamadığın oldu mu hiç? Bazen cesaret edemeyen konuşmaya , bazende hiç susmaya -sen-..
Sevdin mi birini? Her yağmur yağışunda saatlerce bekledin mi sevdiğini pencerenin önünde ?
Bir yudum sevgi dilendiğin oldu mu , sert bakışlardan ? Yaşlanacak bir omuz ara-ma-dın mı ? Birden güldüğün oldu mu sebepsiz ? Her şiirde kendinden bir şeyler bulmadın mı hiç ? Rüyalarda yaşadığın oldu mu hayatı , istemediğin oldu mu uyanmayı ?
Baktığın ama göremediğin oldu mu etrafı? Ufak bir sorunu büyütüp ölmeyide mi istemedin hiç ?!
Sebebini bilmediğin bir ağırlık çökmedimi üstüne?
Büyüdüğünü farkedip zamana düşman oldun mu?
Hecelerin az heldiği , kelimelerin yetmediği oldu mu duygularını anlatmaya ?
Ağladığın oldu mu sebepsizce sabaha kadar?
Belki sen ağlamayı bilmiyorsundur , sevmeyi bildiğin kadar.
İki damla yas değildir ağlamak. Önce hüzünlenmek , sonre düşünmek , hayal etmek... Anıları yaşamak , büyük bir özlem içinde o küçük oyuncak bebeğe sarılmak.
İşte budur ağlamak ve yeniden yaşamak.
Sen yanımda olmuşcasına..