28 Aralık 2010 Salı

Nefret Edilesi Keşkeler .

Her sabah aynı koşuşturmaca içinde başlayan hayatların bir gün sondurağına varacağına bile bile terli yastıklardan baş kaldırmak ve güne keşkelerle başlamak mı bu gezegene geliş amacımız.
Banyo aynasının gerçekliğinde solgun simalarımızı fırça ve jilet darbeleriyle renklendirmeye çalışırken aslında kendimizi bile kandırdığımızı bilmiyor muyuz yoksa?
Güneş doğup doğmamakta karar vermeye çalışırken ,belediye otobüsü bileti kuyruğunda gözlerini ovuşturarak simit kırıntılarını kuşlarla paylaşan minik çocuklar gibi çarpabilse yüreğimiz belki hayat daha heyecanlı olabilirdi gri kaldırım taşlarını tepelerken her Allah’ın günü...
Etrafımızda yeşilliklerin içinden gülümsemeye çalışan çiçeklerin taç yapraklarına düşen nemli çiğ damlalarına takılabilseydi gözlerimiz, süslü ve pahalı eşyalar yerine ,yanımızdan ürkekçe geçen ıslak kedinin yiyecek yalvarışlarına kulak verebilseydik belki her sokağa çıktığımızda içinde yaşadığımız şehre lanetler yağdırmazdık ,insanların mahmur yüz ifadelerini takındığı saatlerde.
Bilirdik bu kısır döngü değişmeyecek,yaşanan gün geri gelmeyecek.
Ne göz göre göre taş binaların erittiği genç bedenimiz eskisinden daha sağlıklı,ne kahkahalarımızın çevrelediği çocuk ruhumuz önceki kadar mutlu olacak.
Bugün dünü aratacak,
Yarın her günden belki de beter olacak.
Ne bir garanti belgesi imzaladık Hak katında,ne dayanağımız var sağlıcakla ve hoş kalmak
adına geri kalan ömr-ü hayatımızda.
Keşkelerle başlayan ömür maceramızda değişen birşey yok yıllar sürgünlerini çürütse de yağmur yüklü mevsimlerde nemlerden.
Çocukluk büyüme hevesiyle geçerken,gençlik hayallerini belki bir gün zengin ve mutlu olmak süslüyor yaşlanma olgusunu hatrımıza bile getirmeden...
Nefret edilesi keşkeler dolduruyor yaşam bankamızda sermayemizin fonlarını.

25 Aralık 2010 Cumartesi

Kamyon arkası yazılara taktım kafayı. Oynatıyorum , doktorum nerede ?

Kamyon arkası yazıları yazanların her ne sebeple yazdıklarını da bir türlü anlamıyorum. Zaten bu yazılar dikkat dağıtmakta ve trafik için büyük tehlike yaratmakta.Bu yazıların insanların dikkatlerini dağıtması yüzünden her yıl onlarca ölümlü ve maddi hasarlı kaza olmaktadır.
Hangi amaçla yazıyorsun o yazıyı dostum ?

Örnek mi istiyorsunuz , alın size bir sürü örnek.
''Tek rakibim Türk Hava Yolları'' arkadaşta ki düşüncenin harikalığına bakın, uçakla füze ile yarışırım ben diyor. Ben trafik polisi olsam ve o yazıyı görsem, direk en ağır para cezasını yazarım bu arkadaşa.

Başka bir örnek ;
''Kamyonum çeker on ton, gönlüm çeker Paris Hilton'' Bana ne kardeşim sen hovardalık yapmaya çok hevesliysen, e-mailinden ulaş, o muhterem hanıma, arabana niye yazıyorsun.

Türk insanının yaratıcılığı bu konuda sınır tanımıyor.

Maganda bu millet. Adamdaki kibarlığa bakın kamyonunun arkasına " Lütfen sürücü hatalarımı yüzyüze görüşelim ." yazmış. Sövelim mi , sayalım mı.

Her ne kadar sevmesemde bu yazıları bazı doğru sözlerde var aralarında işte biri daha.
''Hızdan zevk alan hastaneden sevk alır.'' Daha öncede dedim ya bu konuda belkide dünyada bir numarayız bir numara..
Bazen de evlenenler yazıyor plakalara ''Ön tarafa evlendik arka tarafa mutluyuz''
Bir taneside ''yandık'' yazmış, yandınız ki hem de ne yanma .
Sünnet arabalarındada oluyor en çok''ucundan accık'' yazıyorlar, bir taneside ''Baltayla gel sünnetçi amca :D:D ''yazmış. Ne diyelim işte bunlar bizim insanlarımız...

Örnekler o kadar çok ki hangi birini yazsam.
''Aşkın bana hız verir, yağmur çamur vız gelir'' Yani ölümüne sevmiş bu adam demek ki...
''Karayollarında değil, beyaz kollarında ölmek isterim.'' bu biraz daha akla mantığa uygun gibi, karayollarında ölmek istemediğine göre hız yapmamaya kararlı bir adam var demektir karşımızda.
''Hatalıysam hata yaz 3280'e gönder.'' Safın biride yazıp gönderiyormuş falan . :D:D

''Finali de şöyle yapalım.''Rahmetli de sollardı'' Siz siz olun rahmetli gibi olmayın...

19 Aralık 2010 Pazar

Sensiz olmaz ; sensizlik anlatılmaz .

Hayatımın tüm parçaları sende olan bir yapboz gibi. Sen yanımda olunca parçaları tamamlanıyor ve hayatım renkleniyor. Sen olmasan hep bir parçam eksik kalıyor. Eksik yaşamak ne zor. Bunu yokluğunda anladım sevdiğim.
Senden ayrı kaldıkça yanında olabilme değerini daha fazla öğrendim. O yüzden sensiz geçen bir saniyeye bile dayanamıyorum aşkım. Sana çok alışmışım sevdiğim. Sen olmayınca ben de olmuyorum sânki. Herşey seninle anlam kazanıyor. Sana çok bağlanmışım sevdiğim. Seni kaybetmeyi hiç istemezken , tek korkum seni kayetmekken neden böyle olduk ? Seni bu kadar çok severken ve bu kadar çok sana bağlıyken bir gün beni bırakıp gitmenden korkarken.. Neyse üzgünüm.


Çok denedim ama bir türlü olmadı. Aşkla bir türlü yıldızımız barışmadı. Aşkın iki yüzü var ve bana hüzün tarafı denk geldi. Aşkın bedelini acılarla, gözyaşlarıyla ödüyorum. Bir türlü kurtulamıyorum aşk denen bu illetten. Rahat bırakmıyor yüreğimi aşk. Rahat bırakmıyor gönlümü hüzünler.. Çaresi yok kurtuluşun.
Dilimin gönlüme hükmettiği zamana kadar da kurtuluş olmayacak. Her sabaha umutla bugün farklı olacak, bugün tamamen O'nsuz bir hayat olacak diye kalkıp unutamamak ve hep O'nu O'nsuz yaşamak ne kadar da acı verici bir durummuş. Her unutmak isteyişimde daha çok aklımda olması ve daha çok acı çekmem beni daha çok üzüyor. Zaman her şeye çare olur derler ama ben bir çaresini göremedim. Sevdin mi unutamıyormuşsun bunu anladım. Gönül sevdi mi ne yapsan da söz dinlemez ve sever. Başka aşklarla avunabilirsin veya O'nsuz bir hayata alışabilirsin. Zaman belki O'nsuzluğa alışmayı öğretir ama O'nu unutmayı asla!!!



Sensiz ve de yalnız kaldığım an ölüyorum.
Zaten sensiz kaldığım zamanlarda yaşamıyor-dum ki..
İnan sana çok bağlandım aşkım. Herşeyim senin elinde. Üzüntülerim de sevinçlerim de sana bağlı aşkım. Beni sadece sen mutlu eder veya sadece yokluğun üzer! Beni sensiz bırakma hiçbir zaman. Çünkü ben sensiz yapamam. Ne koşulda ve nerede olursa olsun yanımda olmanı istiyorum. Ne olursa da beraber olsun. Çünkü ben sensiz yapamam. Seni çok seviyorum herşeyim. Sen benim yaşadığım en büyük mutluluksun ve kısacası herşeyimsin.


Seni herşeyimle seviyorum.

12 Aralık 2010 Pazar

Kalbim yine bas bas bağırıyor, dinleyen yok ~

İçimden yazmak geldi yine. Sana anlatamadıklarımı yazıyorum ya , öyle.
Küçük bir kum tanesiydin içimde önceden .. Hoşlantıdır diye geçmiştim , nerden bilebilirdim ki seni bu kadar sevebileceğimi..
Nesin sen içimde ? İmkansızım diye bas bas bağıran , imkansızlaştıkça imkansızlaşan aşk mı ? Ne yaptın bana ? Ne yaptın anlamıyorum.. Nasıl oldu da bu kadar büyüyebildin içimde ?
Nekadar farklısın diğerlerinden , nekadar farklısın içimde .. Bunları sadece gözlerinin içine bakarak anlatabilirim heralde sana.. Keşke o an gelse de söyleyebilsem ..

Seni çok seviyorum.

Hayret ediyorum inan , kendimi tanıyamıyorum çoğu zaman..
Seni bu yüzden büyük bir -mutluluk-la suçluyorum..
Çok güzel seni sevmek , acısını tatmak , mutluluğunu yaşamak.. Seni özlemek çok güzel..
Sen benim ilk'imsin Sevgili.. Sen benim ilk kalbimi coşturansın , duygularımı tam anlamıyla hissettiğimsin.

Sevgimi tam olarak hissetsen belki kalbime daha iyi sahip çıkarsın.. Beni bu sayfaya yazmaktan alıkoyar , mecbur bırakmazsın..
Ama nerdesin ki şimdi ? Gözüm seni görmüyor ama kalbini kalbimde hissediyorum. En içinde.
İçime akan gözyaşlarım dinmiyor anlasana. Anlasana ateşin kor oluyor ama sönmüyor. Hüznün bile güzeli varmış derlerdide inanmazdım. Gözüm görmüyor kimseyi , sensiz herşey tükenmekte. Kıran kırana bir savaş veriyorum kalbimle..
Yine alev alev oldun içimde . Nasıl geçer bu acı ? Bildiğim birşey var , acın bile -bal- gibi kalbimde..

Vazgeçemem. Seni Seviyorum.
En deli halimle.
 -K